Bilinçaltının egemenliği altında yaşamak, hipnotik yaşam şeklidir. Toplumsal değil ama evrensel ve doğal içeriklerden uzak yaşamak ‘’hipnozda yaşam’’ halidir. Doğduğu anda bakıma ihtiyacı olan tek canlı insandır. Belli bir süreye kadar ailesine bağlı olarak yaşar. Bu nedenle de hipnotik inançlar, anne-babaların kendi hipnozlarını çocuklarına öğretmeleri yoluyla nesilden nesile aktarılır. Hipnotik düşünceler ile yaşamak aslında kişiyi mutlu eden bir durumdur. Ancak ne zamanki bu düşünceler, hayatınızda tersliklere yol açmaya başlarsa, işte o zaman uyanıp, sorgulamaya başlarsınız. Yani; hipnozda yaşamak mutluluk iken, uyanma acı vericidir. Ve hakikati bulmak için yola çıktığında, acı çekmeye başlarsın. Buna acıdan geçerek iyileşmek denebilir.
Toplumda en sık gördüğümüz hipnotik inanç; ‘’evlilik hipnozu’’ dur.
En sık hipnotik düşüncelerimiz ise; değer görmek, ilgi görmek, sevilmek gibi soyut düşüncelerdir. Bu hipnotik düşünceler, tüm ilişkilerde aranır ve kişi bunları bulamayınca da mutsuz olur. Oysa ki değer ve sevgi sizin içinizdedir. Birinin size ne kadar değer verdiğini ya da sevdiğini ya da sizin ne kadar ihtiyacınız olduğunu bir sayı ile belirtebilir misiniz? Ya da ihtiyacınız olanı alamadığınızda, ne kaybettiğinizi ölçecek bir metot var mıdır? Demek ki; soyut olarak ifade ettiğimiz bu isteklerin hepsi, birer hipnotik inançtır. Yani; doğruluğu ispatlanamayan ya da yalanlanabilir tüm, evrensel inançlara aykırı olan tüm toplumsal inançlara hipnotik inanç demekteyiz.
Hipnoterapi nedir ve hangi hastalıkların tedavisinde uygulanabildiğini merak ediyorsanız hipnoterapi sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.